'ABD'nin tezi' ile 'Türkiye'nin tezi'nin farkı ne?
Fotoğraf: Envato
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in Türkiye ziyareti yaklaşırken, medya üstünden manipülasyonlara da başlandı.
Bu sefer manipülasyonun dayanağı Obama’nın “Esad rejimi devrilmeden IŞİD’in yenilemeyeceği ve bir stratejik yenilenme ihtiyacı”ndan söz etmesi.
Bu haber üzerine gazetecilerin sorularını yanıtlayan, G20 toplantısı için Avustralya’daki Başbakan Davutoğlu, Obama’nın sözlerini “ABD bizim tezimize yaklaşıyor!” diye yorumluyor.
“Biz en başından itibaren Suriye konusunda entegre bir strateji tavsiye ettik... Bu kapsamlı stratejinin esası da Suriye’de de Ortadoğu’da da siyasal dönüşümün gerçekleşmesidir. Suriye için bu acil önem taşımaktadır… Türkiye’nin tezlerine yaklaşılıyor” diyen Davutoğlu, konuyu ABD Başkanı Obama ile de görüştü. Ancak bu görüşmeden sonra Davutoğlu “ABD’nin Türkiye’nin tezine yaklaştığı” gibi bir değerlendirme yapmadı. En azından bu yazının yazıldığı saatlere kadar!
Obama’nın söylediklerinden Esad rejimi ile IŞİD’in yenilmesi arasında bir denklem kurduğu kesin ama burada Türkiye’nin,“Önce Suriye rejimini devirelim sonra IŞİD’le mücadeleyi ele alalım“ diyen tezine yaklaştığını söylemek çok zordur.
Nitekim ABD Savunma Bakanı Hagel: “Esad tabii ki denklemin bir parçası ama şu anda Suriye’nin doğusunda, Irak’ın batı ve kuzeyinde IŞİD’in kontrol ettiği yerlere bakarsanız, bugün Esad’ı değiştirirseniz, bu tüm dinamikleri hemen değiştirmeyecek, özellikle de Suriye’de. Esad’ın yerini kim alacak ve IŞİD’i nasıl bir ordu yenecek?” gibi sorular etrafında bölgedeki kaosa dikkat çekiyor.
Elbette Davutoğlu da Obama’nın sözleri ile “Türkiye’nin tezi” arasındaki derin farkın devam ettiğini biliyor ama tıpkı Obama gibi Davutoğlu’nun da Biden’in gezisini hem dış politika hem de iç politika (Kamuoyunun desteğini sağlama) bakımından kullanmak için bu açıklamalara, karşılıklı “yakınlaşıyoruz” görüntüsüne ve propagandasına ihtiyaçları var.
Yani Hükümet cenahı, Erdoğan’dan özür dilemeye de yanaşmayan Biden’in gezisinin ABD ile problemleri büyüten kamuoyundaki tepkileri yatıştıran bir gezi olması için, “ABD bizim çizgimize geldi” propagandasına hız verecek gibi görünüyor.
Tabii ABD yönetimi, Obama’nın açıklamasıyla; bir yandan “ABD Türkiye tezine yaklaştı” propagandası için zemin hazırlarken öte yandan da Türkiye’nin Suriye politikasını açıkça eleştiren Biden ve Savunma Bakanı Hagel’in açıklamalarıyla “ABD tezinde ısrar edildiğini” göstermeyi amaçlamış olmalı. Burada amaç da “Operasyonlarda Türkiye’nin üslerinin kullanılması”, “ÖSO’ya yardım”, “eğit-donat” çalışmalarının sürdürülmesi üstünden adım adım Türkiye’yi “ABD’nin tezi”ne olduğu kadar ABD’nin stratejik hedeflerine de açıkça destek verdiği bir noktaya getirmektir.
Bu tartışma bile göstermektedir ki, Ortadoğu’ya emperyalist müdahale ve bölgeyi kendi ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirme ya da Türkiye’nin bu şekillendirmede şu kadar ya da bu kadar söz sahibi olma girişimleri aslında bölgenin hangi emperyalistler arasında nasıl paylaşılacağı ve bölge gericiliklerinin hangi rolleri üstleneceği ile ilgilidir.
Bu yüzden de “Türkiye’nin tezi” ile “ABD’nin tezi” arısındaki fark, halklar aleyhine iki “çözümsüzlüğün” birbiriyle yarışmasıdır ki, bu bölge halkları için “kırk katır mı kırk satır mı” farkıdır.
Bu yüzden bu tartışma, halklar için emperyalistlerin ve gericiliklerinin niyetlerinin ve planlarının teşhiri bakımından bir önem taşımaktadır.
Dolayısıyla bölgedeki sorunların çözümü bölge halklarının kardeşleşmesi ve onların bir yandan IŞİD gericiliğine öte yandan da emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin hesaplarının boşa çıkarılacak bir mücadele hattında yürümeleriyle olanaklıdır. Bu son, “Türkiye’nin tezi mi, ABD’nin tezi mi?” tartışması bile bunu göstermektedir.
Kobanê’de IŞİD saldırılarına karşı mücadele, bu mücadelenin bölge halklarıyla dayanışmada yarattığı etki dikkate alındığında halkların ortak mücadelesinin yürüyeceği hat daha da açık hale gelmektedir. Ki, bölgeye müdahale eden emperyalistler ve bölge gericilikleri ortaya çıkan büyük baskıdan korunmak üzere mevzilerini, hedeflerini, hatta söylemlerini bile değiştirmek zorunda kalmışlardır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00